article_jule (39504)

  • Autor de la entrada:
  • Categoría de la entrada:++PU
  • Comentarios de la entrada:Sin comentarios

TSK Disiplin Kanunu ve Yorumu 2 Cilt Celal Işıklar

D dava, haksız şikayet nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkpinup. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur. Kural olarak, haksız eylem yani haksız şikayet  nedeniyle verilen zararlarda sorumluluk kusura dayanır. Kusur sorumluluğu için de Medeni Yasa’nın 13. Maddesinde belirtilen ayırt etme gücünün varlığı gerekli ve yeterli koşuldur. Maddesi gereğince yasada gösterilen ayrık durumların varlığı durumunda, ayırt etme gücü bulunmayanlar da haksız eylemleri nedeniyle verdikleri zararlardan sorumlu tutulabilirler. Bu ayrık durumlardan birisi de Borçlar Yasası’nın 54/1. Maddesinde düzenlenmiş bulunan hak ve adalete dayalı nesnel (objektif) sorumluluktur. Aynı Kanun’un “Merkez Teşkilatı” başlıklı 4. Maddesinin (a) bendinde Spor Federasyonu Başkanlıkları, Spor Genel Müdürlüğünün ana hizmet birimleri arasında sayılmıştır. “Federasyon teşkili ve profesyonel dalların tespiti” başlıklı 18.

1-)Aşağıda iftira suçu hakkında umumi malumat verilmiştir. (86)   Alman hukukunda da, iktisadî suçlara bakanceza dairesi, Devlet güvenliğini ilgilendiren suçlara bakan ceza dairesi vegençlerin işledikleri suçları yargılayan ‘genç mahkemeleri’ özel mahkeme olarakdeğil, genel ceza mahkemesinin ihtisas dairesi olarak kurulmuşlardır. 1980yılında Fransa’da Devlet Güvenlik Mahkemelerinin ilgasından sonra, aynı yoltutulmuştur. Altı cilttenoluşan bu eserin ilk üç cildi, Borçlar Hukuku’nun Genel Hükümleri’ne son üçcildi de Özel Hükümleri’ne ayrılmıştır. Borçlar Hukukupratiğinin esasını ise, Türk hukukunun oluşumunda büyük ve değerli katkılarıolan Yargıtay kararları oluştutmaktadır. Ancak Yargıtay kararlarındanyararlanırken, eserin hacmini arttırmak amacıyla maddi olaydan çok YüksekMahkeme’nin hukuki değerlenmesine yer verilmiştir. Ayrıca, az da olsa konuylailgili çok önemli İsviçre Fedaral Mahkemesi kararlarından örnekler verilmiştir. Dava konusu olayda, davalı tarafın istenen tazminatı karşılayacak ekonomik güce sahip olduğu benimsenip Borçlar Yasası’nın 54. Bu düzenleme ile yargıca, her olayı çevreleyen koşullar gözetilmek suretiyle, geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Bu bağlamda, ayırt etme gücü bulunmayanın eyleminin doğurduğu özel tehlike, nesnel ölçüler içinde ona yüklenebilecek bir kusurun varlığı, eylemin gerçekleştiği sıradaki öznel (sübjektif) durumu ve zarara uğrayana yönelik tutumu ile tarafların ekonomik ve sosyal varlıklarının göz önünde tutulması gerekir.

İftira suçunun özel bir halini düzenleyen 268.maddesindeki başkasına ait  kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşabilmesi için de kişinin, işlediği  suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek  amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanması koşulu aranmaktadır. Başka bir anlatımla, bu maddede öngörülen suçta fail sadece kimliği hakkında yalan  beyanda bulunmamakta, aynı zamanda başkasının kimliğini ya da kimlik bilgilerini  kullanarak kendisini suçsuz ve bir başkasını da işlemediği bir suçun faili olarak göstermek  suretiyle iftirada bulunmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, failin kullandığı  başkasına ait kimlik bilgilerinin gerçek bir kişiye ait olması gerekmektedir. Bireylere, idare tarafından idare hukuku alanındaki düzene aykırı davranışları nedeniyle verilen idarî yaptırımları diğer yaptırımlardan ayıran en belirgin özellik, idari yaptırımların idarî makamlar tarafından uygulanmasıdır. ‘İftira suçunun konusunu hukuka aykırı fiil oluşturabilir. Disiplin yaptırımını veya başka bir idari yaptırımı gerekli kılan fiiller de bu suçun konusunu oluşturabilir.’ demiştir. Yani TCK’ya göre, disiplin cezaları gerektiren fiillerin ihbar ve şikayet edilmesi durumunda da iftira suçu oluşacaktır. İdari yaptırım içine disiplin cezasının girdiği madde gerekçesinde de belirtilmiştir. Bu durumda eski TCK’nın aksine, sadece disiplin cezası gerektiren bir fiilin isnat edilmesi durumunda da iftira suçu oluşacaktır.

  • Bütün bu hallerde belirleyici olan husus, iftira suçufailinin, suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye ihbar veya şikayet suretiyle suç isnat edip etmediğidir.
  • Maddesi gereğince kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması gerekmektedir.
  • Maddesinde; “Atletizm müsabaka ve çalışmalarında, kulüpler, sporcular, yöneticiler ve antrenörler ile diğer tüm teknik ve idari personel tarafından yapılan sporun ve sporculuğun ruhuna aykırı fiiller ve bunlara uygulanacak müeyyideler, milli ve milletlerarası teamüllere uygun olarak yönetim kurulu tarafından hazırlanacak talimatla tespit edilir.
  • Ancak İlçe Jandarma Bölük Komutanı hakkında, hakim vesavcıların tâbi bulundukları hükümler uygulanır.

Ancak isnada muhatap kişinin yapılacak bir araştırma sonucunda kimliğinin belirlenebilir olması yeterli olup, isminin açıkça belirtilmesi zorunlu değildir. İftira suçunun mağduru bakımından 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu benzer ve suçun oluşumuna mutlak etki edecek hükümler içermektedir. Özetle her iki kanunun ilgili maddelerine göre bu kanuna tabi kimseler hakkımda yapılacak şikayet ve ihbarların belli bir konuyu içermesi, soyut nitelikte olmaması, somut delillere dayanması, başvuru sahibinin gerçek kimlik ve imza ile doğru adres bilgilerini içermesi gerekmektedir. Aksi halde bu koşulları taşımayan ihbar ve şikåyetler, yetkili makamlarca işleme konulamaz. Bahse konu özellikleri taşımayan böyle bir ihbar veya şikâyet, diğer koşullar mevcut olsa bile, iftira suçuna vücut vermez. 4483 Sayılı Yasa Madde 4 ve 2802 Sayılı Yasa Madde 97.-Dr.Mustafa İberya Arıkan/İftira Suçu sy.47. Arkasında kurumsallaşmış zengin ve dinamik bir grup bırakan Russell, kendisinden sonra halef tayin etmemesine rağmen Joseph Franklin Rutherford Ocak 1917’de grubun başkanı oldu. Rutherford’un liderliği grup içinde muhalefete ve bölünmelere yol açtı; üyelerden bir kısmı Russell’ın görüşlerine bağlı kalarak gruptan ayrıldı. 1906’da gruba katılan Rutherford hukukçu kimliğinden dolayı kısa sürede grupta popüler hale gelmişti. Rutherford, Russell’ın Studies in the Scriptures’ine hâşiye olarak yazdığı The Finished Mystery’de (1917), Amerika Birleşik Devletleri’nin I. Dünya Savaşı’na katılmasını şiddetle eleştirdiği ve grubun askerlik hizmetinde bulunmayı reddetmesini teşvik ettiği için kendisi ve grubun yedi yöneticisi casusluk ve isyan suçundan mahkûm edildi. Dokuz ay hapis cezasından sonra temyizle serbest bırakılan Rutherford grubun kurumsal yönetimini sıkı kontrol altına alıp merkezîleştirdi ve kendisini destekleyenleri önemli mevkilere getirdi.

Adli para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur hükümleri ile yasa koyucu adli para cezasının mutlaka gün üzerindn tayin edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Yine, içeriği kanıtlanamasa dahi, gerçekleştirilen ihbar veya şikâyetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hâllerde, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı söz konusu olacaktır. Maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. Maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu, 74. Maddesinde, vatandaşların ve karşılıklılık bulunması koşuluyla Türkiye’de oturan yabancıların, kendileriyle veya kamu ile ilgili hususlarda dilek ve şikâyet haklarının bulunduğu vurgulanmıştır. Bireylere tanınan bu anayasal hak, onların idare ve diğer bireylerle ilişkilerinde gerek “çıkarlarını koruması”, gerek “özgürlüklerini kısıntısız” kullanabilmesi bakımından, devlet organlarına başvurmasını gerekli kılar. Bu başvuru, bireyin kendisi, üçüncü kişi veya kamuyla ilgili olabilir. Başvurulabilecek devlet organları da, yasama, yürütme ve yargıdır.

Bu durumda iftira suçunun oluşabilmesinin temel kuralı ‘idari yaptırım uygulayacak (disiplin soruşturması yapacak ya da ceza verecek) makamın kamu gücünü kullanan, bireylerin idare tarafından idare hukuku alanındaki düzene aykırı davranışlarına yaptırım uygulayacak, daha öz bir tarifle devletin çeşitli kurum ve kuruluşları olması gerekmektedir. Bu durumda özel hukuk hükümlerine tabi kurum ya da kuruluşlar bu kapsama giremeyecektir. Çünkü söz konusu soruşturma ve cezalar kamu düzenini, kamu güvenliğini ve kamu sağlığını sağlamak için değil kendi bünyesi ve bünyesindeki bireylerle sınırlı olarak kamu gücü etkisi doğurmayan işlemlerdir. Haliyle özel hukuk kişileri ya da bu statüdeki kişi ya da kurumların uygulaması neticesinde iftira suçu ortaya çıkmayacaktır. Bu durumda haksız fiil nedeniyle ancak şartları varsa haksız fiil isnad eden hakkında tazminat davası açılabilmesi ya da ‘hakaret’ suçundan suç duyurusunda bulunulabilmesinin önünde yasal bir engel de bulunmamaktadır. İftira Suçunda isnadın adli soruşturma ve kovuşturma başlatılmasına elverişli veya idari yaptırım uygulanmasına müsait nitelikte olması gerekir. Adli ve İdari yaptırım uygulanmasını gerektirmeyecek nitelikteki isnatlar iftira suçuna sebebiyet vermez. Adli soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını gerektirmeyen, idari yaptırım uygulanmasına da sebebiyet vermeyen bu nitelik ve içerikteki isnatlarda işlenemez suç söz konusu olur. İsnadın içeriği itibariyle adli soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlayabilecek içerikte olması veya sübut bulması halinde idari yaptırım uygulanmasına sebebiyet vermesinin yeterli olduğu kanunda belirtilmiştir.

Bu girişimler sonucunda 1933 yılının ilkbaharında Yehova Şahitleri’nin “Rabbin akşam yemeği” denilen ve Îsâ’nın vefatını anma gecesi olarak düzenlenen âyine yirmi iki kişi katıldı ve aynı yıl beş kişi vaftiz oldu. Bu küçük grup da akımın misyonerlik faaliyetlerine katıldı, ev ziyaretleri yaptı ve yayınlarını dağıttı. Türkiye’de meşruiyet kazanmak ve mevcut üyeleri desteklemek için 1934’te akımın başkanı Rutherford tarafından Emmanuel Pasavantis’e, Yehova Şahitleri’nin Amerikan hükümeti tarafından resmen tanındığına ilişkin belgeyi içeren bir mektup gönderildiği söylenir. Söz konusu belgelerin Türkiye’deki resmî makamlara ulaştırılmasıyla ilk temasların sağlandığı, hatta bunların Mustafa Kemal Atatürk’e kadar gittiğinden bahsedilir. Fakat bu iddiaları doğrulayacak herhangi bir veri mevcut değildir. Akım 1935’te Türk azınlıklarından iki kişiyi (Pavli Zahariadis ve Atanas Kifidis) aktif üye yapmayı başardı. Daha sonra bu ilk üyeler İstanbul ve çevresindeki diğer azınlık cemaatlerine, bu arada Polonezköy’deki Polonya asıllı Katolikler’e misyonerlik faaliyetlerini götürmeye başladılar. 2-)Kişi, kendini, işlemiş oluğu bir suçtan dolayı yapılan bir soruşturma ve kovuşturmadan gizlemek amacı ile göstermiş olduğu sahte iğfal kabiliyeti olan kimlik kartı, gerçekten failin kardeşi gibi var olan bir kişiye ait ise; bu durumda fail resmi evrakta sahtecilik(TCK’nun 204/1) yanında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (Turkish Penal Code) 268. Maddesine göre de iftira(calumny) suçundan da tecziye edimesi gerekir. Maddesinde düzenlenen iftira suçu ise, failin suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye suç atmasıdır. Diğer taraftan, iftira suçuna vücut verdiği iddia edilen olaya dair dosyanın aslı veya onaylı suretinin denetime elverişli şekilde dosya arasına alınıp usule uygun şekilde toplanan bütün deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sanığın atılı iftira suçunu işleyip işlemediğinin belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulmasında da isabet bulunmamaktadır.

Deja un comentario